- Açıklama
- İnceleme (0)
Açıklama
Sigortacılık faaliyetinin, önemli ve sigortadan ayrışan uzmanlık isteyen diğer bir alanı reasürans faaliyetidir. Reasüransın tek ve kesin bir tanımını yapmak güçtür, zira, reasürans, piyasanın ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına çeşitli şekil ve türlerde ortaya çıkabilen bir üründür. Özel sigortacılığın can, zarar ve sorumluluk sigortalarının dahil olduğu tüm branşlarında gündeme gelebilmektedir. Reasürans, en basit şekliyle, sigortacılar için sigortadır. Ancak hiçbir şekilde, sigortanın bir branşı ve türü mahiyetinde değildir. Tam tersine, özel bir tür sigorta işlemidir.
Reasürans, sigortacının üstlendiği sorumluluğun bir kısmını veya tamamını diğer bir sigortacıya devretmesi olarak tanımlanabilir. Ancak reasürans, sigortalının bir veya birkaç sigortacıdan aynı risk için birden fazla poliçe aldığı veya sigortalınn bir poliçeyi iptal ederek, diğer bir poliçe satın almış olduğu durumlar ile karıştırılmamalıdır.
Reasürans sözleşmeleri, TTK md.1403 (1)’de, sigortacının sigorta ettiği menfaati, dilediği şartlarla tekrar sigorta ettirebilmesi olarak tanımlanmıştır. Ancak bu tanım, ifadelendirilmesi itibarı ile hukuken başarılı bir tanım olmaktan uzaktır.
Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, reasürans sözleşmesi, bir sigortacının, bir bireysel veya grup poliçe ile üstlenmiş olduğu risklerin bir kısmını veya tamamını, bir prim ödemesi karşılığında, diğer bir poliçe ile reasüröre devretmesi veya bırakmasıdır. Ancak sigortacı, kendi sigortalılarına karşı olan borç, yükümlülük ve sorumluluklarından kurtulmaz. Birçok durumda sigortalı, reasürans sözleşmesinin varlığından bile haberdar olmaz.
Reasürans, sigortacılar açısından riskin dağıtılmasını sağlarken, sigortacının iş kabul kapasitesini ve esnekliğini artırmakta, sigortacının mali yapısını desteklemektedir. İkincisi reasürans, sigortacının, faaliyet maliyetlerini sabitlemesine imkân vermektedir. Bu, sigortacının belirli risklere karşı muhtemel veya artan sorumluluğunu kontrol altına alması veya yeni branşlara yönelmesine imkân vermesi suretiyle gerçekleşmektedir.
Bunun dışında, sigortacıya katastrofik risklere karşı koruma ve bu riskleri kontrol etme imkânı verirken, bilgi paylaşımını artırmaktadır. Son olarak, reasürans, en temel düzeyde, bir sigortacının varlıklarının yükümlülüklerini aşan miktarı olarak tanımlanabilecek olan, sigorta ettiren fazlası (“policyholder surplus”) üzerindeki olası yükü azaltmaya yönelik olarak sigortacıya bir finansal araç sağlamaktadır. Sigorta ettiren fazlası, sigortacının finans sağlığının önemli bir ölçütüdür.
Reasürans sözleşmesinin tarafları, sigortacı/sedan (“ceding”,” reinsured”) ve reasürör (“reinsurer”)’dür. Sözleşmeden kaynaklanan hak ve yükümlülükler sadece anılan taraflarca kullanılabilir. Bu noktada reasürans havuzlarından bahsedilebilir. Büyük riskler ve treteler genellikle, birden fazla reasürörün bir araya gelmesi ile bir reasürans havuzu oluşturularak yazılmaktadır. Havuz sözleşmesine dahil olan her bir reasürör, belirli bir kısmı üstlenir ve bu havuz genellikle “underwriting agent” adı verilen bir temsilci atar. Bu temsilci, tam bir temsil yetki ve gücü ile donatılabileceği gibi aradaki idari süreçleri yönetmek üzere sınırlı bir şekilde de yetkilendirilebilir. Bu havuz, bazen “fronting company” adı verilen aralarından birisinin tarafından riskin tümünü kabul edecek şekilde de temsil edilebilir. Bu fronting company daha sonra diğer havuz üyesi reasürörler ile retresesyon anlaşması (yani, reasüransın reasüransı) yapmak suretiyle, kendi tarafından kabul edilen kısmı üzerinde bırakarak, kalan kısmını ise diğer üyelere üstlendikleri oranlarda devreder.
Reasürörün tekrardan reasüre ettiği durumlarda restrosesyon sözleşmesinin tarafları ise reasüre eden taraf olarak retrosedan (“retrocedant”); retrosesyon eden taraf ise, retrosesör (“retrocessionaire”) olarak isimlendirilmektedir.
Türk hukukunda reasürans sözleşmesi, sigortacının, sigorta ettirene karşı borç ve yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz; sigorta ettirene, tekrar sigorta yapana karşı doğrudan dava açmak ve istemde bulunma haklarını vermez (TTK md. 1403(2)). Bu aynı zamanda, sedan sigortacının iflas ettiği durumda, reasürörün doğrudan, sedan sigortacının sigortalılarını tazmin yükümlülüğü bulunmadığı ve ödeme borcunu doğrudan iflas masasına, tüm alacaklıların kullanımına sunulacak şekilde yerine getirmesi sonucunu doğurmaktadır. Aynı şekilde bu durum, sedan sigortacının yükümlülüğünü yerine getiremediği durumda, sedanın sigortalılarının, reasüröre karşı bir takip yürütemeyecek olması anlamına gelmektedir.
Sigorta sistemi ile nasıl kişi veya kurumlar risklerini yönetme yoluna gitmekte iseler, aynı şekilde sigortacılar da karşı karşıya oldukları riskleri yönetmek isterler. Zira, bir tek bina, uçak veya geminin maruz kalabileceği riskler, milyonlarca liralık zarara yol açabilmektedir. Deprem, hortum gibi zararlar, sigortacıları bir anda önemli bir risk yüküyle karşı karşıya bırakabilmektedir. Bu durumu yönetebilmeleri için sigortacılar, reasürans sistemini geliştirmişlerdir. Reasürans, bugün tüm dünyada sigorta piyasasında riskin transferi ve dağıtımı bakımından önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Dahası, reasürans, tüm sigorta branşlarında prim fiyatlamasını önemli ölçüde etkilemektedir. Buna göre, şayet reasürans maliyeti artarsa, sigortacılar da bu maliyet artışını primlerine yansıtmak suretiyle, sigorta ettirenlere yansıtmaktadır. Tersi durumda ise, yeni bir işi alabilmek veya mevcut müşterilerini koruyabilmek üzere, fiyatlarını sabit tutmak veya düşürmek imkanına sahip olmaktadır.
Reasürans işinin kendine özgü bir terminolojiye sahip olduğunun altının çizilmesi yerinde olacaktır. Buna göre, sigorta poliçesini düzenleyen sigortacı, ana sigortacı (the “primary insurer”), sedan şirket (the “ceding company” veya “cedent”), tekrar-sigortalı (the “reinsured“) olarak isimlendirilmektedir. Sedanın üzerinde tuttuğu risk kısmına “net tutulan kısım” (the “net retention”, the “net line” veya the “retention”) isimleri verilmektedir. Transfer veya bırakma işlemine ise, devretmek (the “ceding”) denilmektedir. Buna karşılık, retresesyon (the “retrocessions”) sözleşmesi ise, reasürans şirketlerinin, kendi risklerini başka bir sigortacıya aktarmak amacıyla yaptıkları sözleşmedir. Bu ikinci reasüröre, retrosessor (the “retrocessionairre”) denilmektedir.
Reasürans sözleşmelerine dair gün yüzüne çıkan ihtilaf sayısı, sigorta ihtilaflarına göre oldukça azdır. Bunun en önemli nedeni, reasürans sözleşmelerinden kaynaklı ihtilafların tahkime götürülerek mahkemelerin dışında bırakılmak suretiyle, alenileşmelerinin önüne geçilmesidir. Ancak, birçok yönden sigorta sözleşmelerine dair hukuk, reasürans sözleşmeleri için de uygulanacaktır. Bununla birlikte, reasürans sözleşmelerine ilişkin olarak hukuki meselelerin yoğunlaştığı konular; sigortalanabilir menfaat, sözleşmenin yorumlanması, sedan sigortacının iflas etmesi, reasürörlerin savunmaları ve azami iyi niyet gösterme yükümü, sedanın reasüröre karşı olan hakları ve kader birliği (“Follow the Fortune”) olarak verilebilir. Bu konulara yeri geldikçe bundan sonrasında yer verilmeye çalışılacaktır.
“Hasar Hukuku (II) – Reasürans Sözleşmelerinde Hasar Aristo Yayınları” için yorum yapan ilk kişi siz olun
İnceleme yazabilmek için oturum açmalısınız.
İncelemeler
Henüz inceleme yapılmadı.